2024-2025 ADLİ YILININ ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE HAYIRLI OLMASINI DİLİYORUM

               Öncelikle yeni adli yılın başta hukukçu meslektaşlarımız ve yargı camiasının tüm çalışanlarına olmak üzere, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını, halkımızın hakkını arayabildiği ve alabildiği bir yıl olmasını diliyorum.

               Bildiğiniz üzere Adli tatil; yasada düzenlendiği üzere 20 Temmuz'da başlayıp 31 Ağustos'ta sona eren 43 günlük zaman dilimine denir. Fransa’dan alınmış bu uygulama ile çiftçinin hukuki meselelerle uğraşması yerine hasat kaldırmakla ilgilenmesi amaçlanmış, bu nedenle adli tatil dönemi, tarım işlerinin en yoğun olduğu zamanlar dikkate alınarak planlanmışsa da bugün türk yargı sisteminde, çalışanlarına ihtiyaç duydukları dinlenme süresini vermeye çevrilmiş ancak bu defa da artan nüfus ve ihtilaf sayısı ile aynı oranda artmayan adalet hizmeti altyapısı, çalışanı ve kalitesi neticesi  sistem açığına sebebiyet vermektedir.

               Ülkemizde  yargı sürecinin yavaşlaması ve buna hizmet eden adli tatil dahil her unsur, uygulama modern ihtiyaçlara cevap verememektedir. Bu durumun neden olabileceği olumsuzlukları önlemek amacıyla yasa gereği adli tatil döneminde dahi bir kısım işler görülmekte ise de adli tatilin verdiği gecikme telafi edilememektedir.

               Adli tatilin temel amacı, yargı sisteminin verimliliğini arttırmak ve yargı mensuplarının iş yükünü dengelemek olarak düşünülmektedir. Gerekçesi uzun ve yoğun çalışma süreçlerinin ardından adli tatil ile, yargı çalışanlarına fiziksel ve zihinsel olarak dinlenme olanağı sağlamak. Hal böyleyken en azından her adli yıl açılışında yeni bir heyecan ve şevkle işlerin hızlanmasını, dinlenmiş, belki bu dönemde yeni bir bakış açısı kazanılır ümidiyle, nicelik ve nitelikte artış beklense de, daima adaletin mülkte bir temenniden öteye geçmediği, her adli yıl açılışında sarf edilen şablon ifadelerin alışılmış bir hamaset olduğu kabullenilmiştir.

               Taze bir soluk olarak katıldığım bu yargı dünyasında, mesleğimde ne kadar hızlanmaya çalışsam da, kısa zamanda görüp, anladığım şudur ki, sistemsel olarak çözümlenememiş yargı düzeninin diriliş günlerinden çok uzakta olduğudur. Elbette  adliye içi sistemi eleştiriken aslında savunma makamı temsilcileri olarak da, şekli anlamda dahi itici güç olabilme, vizyon getirme, ortak payda kurma, yanlışı tespit edip doğruya dair yol bulabilme fonksiyonunu tam anlamıyla yerine getirmeye gayret etmeliyiz.

               Yargılamada hak ve adaletin tecellisindeki sorunları gündeme getirsek te, görünenin altında aysberg gibi daha büyük ihtilaflar olduğu gerçeği de gözlerden kaçırılmaktadır. Artık adalet talep etmek ve hakkını aramak hiç olmadığı kadar pahalı bir teşebbüs halini almıştır. Yargı harçları, karşı vekalet ücretleri kadar avukatların meslekte var olma ve iş görme imkanlarının kısıtlanması, müdafi ücretlerinin çağın çok gerisinde bırakılması, vergi yükü ve cari giderler neticesi vekalet ücretlerinin de yüksek olması ile vatandaşın vatandaştan yada devletten hak talep etmesi imkanı bir anlamda kaynağında kurutulmaktadır. Hukuk insanlığı saygın ve idealisit bir kişiliği gerektirse de maddi imkanları ile var olamamak  da her meslek ve her birey için öz varlığına yönelik bir  tehdit unsurudur. Dolayısıyla Avukatlık hukuk devletlerinde var olan ve  olması gereken, yargının sürekli muhalefet şerhleri olarak öncelikle varlığını idame ettirme düşüncesinde sıkıştırılmıştır.

               Hal böyleyken, bu durumun ortadan kaldırılması için  için gerekli hukuki dayanakların ve düzenleme ihtiyacının da tesis edilmediği görülmektedir. Yaygın bir biçimde bir icra veya haciz sırasında işini yapmaya çalışan avukata yapılan fiziki saldırının önemi ve dikkat çekiciliği, yine bir avukatın herhangi bir dava dosyasına ulaşması, hakime savcıya yüzyüze itiraz edebilmesi gibi engellerde önemsenmemekte, çözüm üretilmemektedir. Halbu ki  iddianın ve ihtilafın başladığı yerde savunma yoksa o iddia ya da o yargı, baştan sakattır. Gelişimi ve hakikate uzanacak bir gerçekliği söz konusu değildir.

               Bu temelde, avukatların mesleki sorunlarını çözmek amacıyla düşünülen örgütlenme modelleri barolar, avukatların gücünü bir araya getirmek suretiyle Türkiye'deki yargı ve hukuk sorunlarını çözmekle görevlidir. Bu sebeple barolara büyük sorumluluk düşmektedir.

               Neticeten tüm bu sorunların bir çıktısı olarak, bugün  yargı paydaşları olan hakim, savcı ve avukatlar da dahil olmak üzere yargının hizmet verenleri ile birlikte yargıdan hizmet alan vatandaşlar, topyekün hukukun adaletine, tarafsızlığına, bağımsızlığına kesin bir kanaat ile inanamamaktadır. Bu devlet idaresinin ciddiyetle ele alması gereken bir konu olmakla beraber herkesin de bu işin altına elini koyması beklenmelidir.

               Zira  her zeminde demokratik birlikteliği, adil ve saygılı paylaşımı ve karşılıklı güveni, sosyal paylaşımı ve yan yanalığı kuramadığımız sürece altı delik bir kovayla su taşıma ameliyesinde, beyhude olarak sosyal, kişisel, maddi ve manevi kazanım ve birikimimizi yol boyu boşa akıtmamız gibi zamanımızı  ve insanlığımızı da tüketir dururuz.

               Sorunlar ve temenniler bu olmakla ve genel bir politika değişikliği beklemekle beraber yine de bu yeni adli döneme dair şahsımın da umut ve tespitleri var elbette.

               Maalesef ki şeklen yürüyen adalet sistemimizde, insanlar ve kusurları şeklen yargılanmakta, ağır usul ve esas hataları neticesi haksız ve yersiz cezalara ve hak kayıplarına muhatap olunmakta, istinaf  ve temyiz süreçlerinin uzunluğu gözetildiğinde, kararlar bozulduğunda da artık her şey için çok geç olmaktadır. Bu temelde yanlış cezalar, hakkaniyetli olmayan hükümler ile binlerce insan cezaevinde yersiz bir biçimde yatmaktadır. İkinci kez mükerrirlik denilen uygulama ile de istenen amaç gerçekleştirilemediği gibi basit suçlardan yargılanan veya mağdur olan insanlar orantısız cezalarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle yeni yasama yılında görüşülmesi beklenen infaz düzenlemesinin kapsayıcı ve vicdani adaleti önceleyerek, onbinlerce mağdura yeni bir şans vermesini şahsım ve savunma makamı adına beklediğimi ifade de etmek isterim.

               Bir kez daha yeni adli yılımızın, yeni, dinamik, katılımcı, adil, gücünün ve sorumluluğunun farkında bir savunma anlayışı ve adaletli yargı bilincinin görülmesi dileği ile hayırlı olmasını dilerim.