İlçemizde Marangoz İbrahim olarak bilinen İbrahim Arıkan, 1900’lü yılların başında Mudurnu Nisa Kadınlar Hapishanesi olarak hizmet veren tarihi mekanı büyük uğraşlar sonucu herkesin ilgisini çeken nezih bir alana çevirdi. Baba mesleği olan marangozluk mesleğini sürdüren Arıkan, tesadüfen keşfettiği ve aslına uygun restore ettiği taş mekanı hem ilçe halkının hem de yerli ve yabancı ziyaretçilerin güzel vakit geçirebileceği kafe-atölye tarzı bir işletme olarak ekonomiye kazandırdı. L’Atelier İbrahim Arıkan ismiyle hizmet veren işletmede müşterilere bir yandan içecek ve tatlı çeşitleri sunulurken diğer yandan ise mekanın tarihi geçmişi hakkında bilgiler veriliyor. Geçmişte hapishane olduğunu öğrenen birçok müşteri mekan içerisinde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyor.
BABA MESLEĞİNİ SÜRDÜRDÜ
Mudurnu’nun Sesi Gazetesi Muhabirlerinden İlayda Kahraman’a demeç veren İbrahim Arıkan, “Mudurnu’da doğdum ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olduktan sonra kısa bir dönem bankada çalıştım. Ama küçük yaşlardan itibaren ilçede ‘Marangoz Şinasi’ olarak tanınan Rahmetli Babam Şinasi Arıkan’ın mesleğini devam ettirme kararı aldım. Ahşaba karşı küçüklüğümden bu yana hep bir ilgim vardı. Günümüzde de konak restorasyonlarıyla uğraşıyorum ve özel mobilyalar üretiyorum. Benim bu noktaya gelmemde ailemin payı çok büyük. İhtiyacım olduğu her anda omuzumda manevi desteklerini hissettirdikleri için annem Fatma Arıkan ve babam Şinasi Arıkan’a minnettarım. Mekanları cennet olsun inşallah.” dedi.
ÇOCUKLUK HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Memleketi Mudurnu’ya olan düşkünlüğünü ve çocuk yaşlardan itibaren bu ilçede hep kendisine ait bir dükkanın olmasını hayal ettiğini ifade eden İbrahim Usta, “Şükürler olsun ki çocukluk hayalimi gerçekleştirdim. İlçede herkesten farklı olarak hem atölye hem de kafe tarzı bir mekanım oldu. Şöyle bir baktığımda ilçeme böylesine güzel bir işletme kazandırmanın haklı gururunu yaşıyorum. Tabii marangozluk mesleğimi yapmaya da devam ediyorum. Marangozlukta ince eleyip sık dokuyan biriyim. İşimi titizlikle yapmayı şiar edindim. Babamdan öğrendiğim şekilde devam etmeye çalıştım. Marangozluk konusunda İstanbul, Ankara, İzmir, Bodrum, Datça, Kaş, Bolu gibi birçok il ve ilçeye güzel işler yaptım ve halen daha üretimlerim devam ediyor.” diye konuştu.
KADINLAR HAPİSHANESİNİ TESADÜFEN KEŞFETTİ
İlçede Osmanlı Dönemi’nde Nisa Kadınlar Hapishanesi olarak hizmet veren mekanın dönüşümüyle ilgili süreci de anlatan Arıkan, şunları söyledi; Burayı keşfetmen tamamen tesadüf sonucu oldu. Bu mekanın çaprazında bulunan binanın cam ve ahşap doğramalarını yapmak için iş almıştım. İşe koyulacağım esnada gözüme bu mekan ilişti. Kapı aralığından baktığımda bulunduğumuz bu mekanın taş duvarları ve ortasındaki kemer yapıyı gördüm. Bir an duraksadım ve ‘az önce gördüğüm şey kemer miydi?’ diye büyük bir heyecan yaşadım. Hatta benim iş aldığım binanın cam ve ahşap doğramalarını da bu kemeri gördüğüm mekana koymuşlardı. Tarihi Kadınlar Hapishanesi olduğunu öğrendiğim mekan uzun yıllar atıl bir depo olmuştu. Kafamda ne yapacağımı biliyordum. Buranın restorasyonu 1 buçuk yıl sürdü. Deyim yerindeyse tırnaklarımla kazıyarak tarihi gün yüzüne çıkardım. Alan o kadar hor kullanılmıştı ki hafriyat ayıklama işlemleri aylarca sürmüştü Duvarların bir tanesi yıkıktı ve hepsini aslında uygun bir şekilde oynardım. Bu mekanda restorasyon yaparken 1 asır önce yaşanan Büyük Mudurnu Yangını’nın izlerinin taş duvarlarda olduğunu gördüm. Mekanın bulunduğu bina ile ilgili de bilgi vermek isterim. Bulunduğumuz bina Hacı Tevfik Efendi tarafından yaptırılıyor. 1880’lerde Armutçular Konağı‘nı yapan Fransız bir mimar tarafından inşa ediliyor. Bulunduğumuz alan her ne kadar Kadınlar Hapishanesi olarak bilinse de öncesinde Tiftik Borsası olarak kullanılmış. Tabi ilçede yaşanan büyük depremlerde bina zarar görüyor. Bu nedenle en üst 2 katı tabir caizse traşlanıyor. Binadaki her katın tavan kısımlarında özel bir döşeme var. Mimari açıdan çok özel kayrak taşlarla yapılan tavan döşemesi petrol demiri kullanılarak (tren rayı) yapılıyor. Döşeme tipi volta döşeme olarak geçer. Ama binayı benim için özel yapan şey en alt katında, yani bulunduğumuz alandaki kemer oldu.”
HEM ATÖLYE HEM DE KAFEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
L’Atelier İbrahim Arıkan ismini verdiği mekanla ilgili de bilgi veren Arıkan, “Burası haftanın belirli günleri marangoz atölyesi, geri kalan zamanlarda ise butik bir kafe olarak hizmet veriyor. Müşterilerimizin gönül rahatlığıyla girebilecekleri, adeta tarihe yolculuk edebilecekleri bir mekan burası. Türk kahvesi, espresso çeşitlerimiz ve kendimize has taze hazırlanan tatlarımız mevcuttur. Tatlılarımızı glutensiz ve şeker hastalarının tüketebileceği bir şekilde yapıyoruz.” dedi.
TURİZMİN GELİŞMESİ İÇİN BİRLİKTELİĞE DİKKAT ÇEKTİ
Mudurnu’nun ciddi bir turizm potansiyeline sahip olduğunu belirten Arıkan, ilçenin turizmden istenilen payı alabilmesi adına önerilerini de sıraladı. Arıkan, şöyle dedi; “Turizm açısından bulunduğumuz bölge kültürel miras alanı içinde korunmuş bir yer. Burada kaymakamlığımız, belediyemiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve esnaflarımızla birlik olup memleketimizi güzel bir şekilde tanıtmalıyız diye düşünüyorum. Turizm açısından insanları cezbetmemiz gerektiğinin de farkındayım. Çarşıdaki birçok esnafımızın maalesef dükkânları kapalı oluyor ve gelen bir çok turistin sorduğu şey ‘neden dükkanlar kapalı?’ oluyor. Turizm için yetkililerimiz ciddi adımlar attığında inanıyorum ki tüm dükkanlar da açık tutulacaktır.”
Haber: İlayda Kahraman