Şu an hayatta olan ve 2000’li yıllarına kadar çocukluğunu ve gençliğini bu yörede geçiren insanlar için çok çok önemlidir Gerede çayı....
Çünkü,
Çocukluğumuzda en fazla zaman geçirdiğimiz sosyal alanımızdı Gerede çayı...
Zenginin çocuğu tatile deniz sahillerine veya Büyükşehir'lere giderken gurbette olan gariban işçinin çocuğu yaz tatilinde koşarak Köye gelirdi,
Çünkü Köyde “Gocaçay” vardı.
Çayda vakit geçirmek her şeye bedeldi, çok keyifliydi ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamazdık.
Çocuklar İlk yüzmeyi, balık tutmayı, bu çayda öğrenirdi.
Bizim zamanımızda yörede yetişen insanlara sorsanız, hepsi yüzme bilir ve coğu yüzmeyi bu çayda öğrenmiştir.
Yöre insanı fakir, gururlu, mert, Adaletli ve inançlı insanlardı.
Balığı yiyeceği kadar tutar, bize suyu kirletmenin günah olduğunu öğütlerlerdi.
Ormanda yaş ağaç kesmek günah, yaş kesen baş keser derlerdi.
Biz büyüklerimizden bunları duyarak büyüdük, onun için bugün yüreklerimiz sızlıyor.
Anne baba tarlada, bahçede çalışır biz çocuklar ise çayda hem eğlenir hem de akşama kadar balık tutar eve öyle gelirdik.
Akşam eve gelen balıklar hem akşam hem de sabah kahvaltıda yenirdi.
Adana'da nasıl sabah ciğer yenirse, bizim yöre insanımız da sabah kahvaltıda balık yerdi.
Zenginin çocuğu spor salonu, spor sahaları veya parklarda oynarken bizim sosyal alanlarımız yine bu Gerede Çayıydı...
Çay kenarında hem hayvan güder hemde yüzerdik.
Şehirli çocuğu Halı sahaya giderken bizim sahalarımız çayın kenarındaki orjinal canlı çimenlerdi.
Okulda öğretmen "Pikniğe nereye gidelim? " diye sorduğunda herkes "Çay kenarına!" diye bağırırdı.
Tüm çocuklar Çay kenarına gitmek için can atardı.
Hafta sonları çay kenarları piknikçilere de harika bir hafta sonu tatili sunardı.
Çevre illerden gelen misafir Aileler çay kenarına pikniğe gelir, Erkekler balık tutar, çocuklar suda eğlenir, Kadınlar yemyeşil çimenlerde dinlenir, yeni tutulan taze balıklar pişirilir ve afiyetle yenirdi.
(Bugün 5 kişilik bir Ailenin piknik maliyeti en az 2000-3000 TL civarındadır.)
2010 yılına kadar bende istanbul dan misafirlerimi göğsümü gere gere Memleketimde misafir etmekten gurur duyardım.
Misafirlerim ne güzel memleketin var ne işin var İstanbul'da derlerdi.
En son 2022 yılı sonunda Annemin Cenazesinde insanlar kokudan burunlarını tıkamışlardı. (Bundan az sonra bahsedeceğim.)
1970’li yıllarda bizde (Akcabey Köyü/Doğancılar Mh.) ve Rafet Dayının bakkalı, 1980 li yıllarda Çalışlar köprü başı Hasan bakkal ı vardı.
Dışarıdan pikniğe gelenler buralardan eksiklerini alarak alışveriş yapardı ve Köy ekonomisine katkı sağlarlardı.
Çay boyunca bahçeler olurdu.
Yazın herkes bahçesini onlarca çeşit sebze eker, kendi ürününü kendisi yetiştirir hatta satarlardı.
Su bol olduğu için her şey yetişirdi. Pazara sadece çay, şeker almaya giderlerdi.
Çayın kenarları yemyeşil, rengarenk meyve ağaçlarıyla doluydu.
Belki insanlarda para yoktu ama şimdi daha iyi anlıyoruz ki, zenginlik varmıştı.
O zamanlar fark edemediğimiz ve bugün 40/50 yıl sonra fark ettiğiniz zenginlik...
Sofralarda bugün lüks köy kahvaltısı diye kişi başı 500-1000-1500 TL verilen çeşitlilik, o zamanlar sofralarımızda kendi ürettiğimiz doğal ürünler ile dolu olurdu. Tereyağı, bal, kaymak, hatta Reisin (Recep Tayyip Erdoğan) tavsiye ettiği manda kaymağı dahil her şey vardı.
(Çünkü suyu seven manda yetiştiriciliği vardı)
Her evde doğal bal gram kilo ile değil, petek petek olurdu.
(Şimdi Arılar ölüyor ve Bal olmuyor, Arı olmayınca Meyve de olmuyor)
Şimdi kimin masasında her gün hakiki bal, kaymak, tereyağı var? Doğruyu konuşalım.
Var ama esasında yok biz var sanıyoruz. Kısaca Gerede çayı yöre halkının ekonomik gelir kaynağıydı.
1980’li yıllarda ben çocukken Kapaklı Gölünden doğal akış ile Kapaklı bölgesine, Ertuğral Köyü Tökür Mahallesine su motoru konularak “öte karşı” dediğimiz, Çalışlar, Ertuğral, Ortaca Civarlarına Sulama kanalları yapılmış isteyen tarlasını isteyen bahçesini sulaması için sulama projesi yapılmıştı.
Biz çocukluğumuzda bunları da gördük.
Traktörü olanlar çaydan hem bölgede yapılan inşaatlara hem de Gerede'de yapılan inşaatlara kum taşır kum satarlardı.
O dönemde Gerede'de yapılan tüm evlerin kumu Gerede çayından taşınmıştır.
Yöre halkı çay kenarlarında söğüt ve kavak yetiştirip satarlardı.
Kışın söğütler kavaklar budanır bir sonraki kışın yakacak ihtiyacı karşılanırdı.
Ev, ahır samanlık yaparken gidip işletmenin ormanları kıydığı keresteyi almaz kendi kerestesini kendisi hazırlardı.
Hiçbir şeye para verilmezdi.
Hatta para hiç konuşulmazdı.
Bir yardıma ihtiyacın mı var komşular ile imece usulü halledilirdi.
Herkes birbirine yardım ederdi.
Harman (Güz) zamanı tarlada yorulan, terleyen büyüklerimiz akşam çayda hem yıkanır hem serinler hem de balık tutardı.
Güz sonu kadınlarımız biriken çamaşırlarını çaya inerek orada yıkar, paklarlardı.
Hatta köylerde çamaşırhanede bile çamaşır yıkasalar "Çaya iniyoruz!" derlerdi.
Oysa bugünlerde Gerede Çayı ile ilgili güzel şeyler konuşamıyoruz.
Başka il ve ilçelerde küçücük bir çay veya gölet ekoturizme dönerek gelir kapısı olurken bizde UTANÇ KAPISI OLMUŞ DURUMDA.
Çok değil 2000 yılından önce sadece bizim Akçabey, Örencik, Çağış ve Akcaşer köyünde her köyden bir minibüs dolusu genç işe gidip geliyordu.
Bu işcilerin çoğu Tabakhane'de; sigortasız, sosyal olanaklardan uzak, çalışma saati net belirli olmadan çoğu zaman iş ne zaman biterse şeklinde çalışıyorlardı.
O dönem sigortasız çalışanlar bugün emekli olamıyorlar.
Bu insanlar köyleri keyfinden terk etmediler!
İşte o gün bu işcimizi gencimizi sömüren sistem bugün ise köylerimizi zehirlemektedir.
MALESEF GEREDE ÇAYI İÇİN BUGÜN AYNI GÜZEL ŞEYLERDEN BAHSE DEMEYECEĞİM.
Gerede Çayı, Gerede’nin güney batısından doğup Eskipazar sınırlarında Çerkes Çayı, Karabük sınırlarında Eskipazar ve Araç Çayı, Yenice’de Yenice Çayı ve Devrek’te Devrek Çayı ile birleşerek Karadeniz’e dökülen Filyos Irmağını oluşturan 288 km uzunluktaki Nehir Havzasının membaını oluşturan koldur.
Gerede İlçesinde Deri Organize Sanayi ve Deri İhtisas Sanayi Bölgeleri kurulu olup, söz konusu OSB’lerde atık su arıtma tesisi ya yeterli olmadığından, ya çalıştırılmadığından, ya da çalışmadığından veya söz konusu OSB’lerde söz konusu tesisler olmadığından atık sular Gerede Çayına transfer ile deşarj edilmektedir. Ne yazık ki her gün binlerce ton kirletici konsantrasyonu yüksek endüstriyel atık su gelişigüzel Gerede Çayına, dolayısı ile Filyos Nehir’ine karışmaktadır.
Gerede Çay’ına arıtıma tabi tutulmadan endüstriyel atıksu deşarjı nedeniyle çayın aktığı havzada, özellikle Gerede, Eskipazar ve Çerkes köylerinin bulunduğu ilk 60 km boyunca dayanılmaz şiddetteki kötü koku insanların bu bölgede yaşamlarını çekilmez hale getirirken sucul ekosistem ile bağlı çevresel ekosistemler bütünü ile zarar görmüş, görmekte, bozulmakta, bozulmuştur.
Bilindiği üzere Deri organize sanayi bölgelerinden kaynaklı atık sular çeşitli kimyasalları içermekte olup; deri tabaklama işleminde yaygın olarak kullanılan Kromun üç değerlikli (Cr III) ve altı değerlikli (Cr VI) formlarından “Cr VI” insan sağlığı ve çevre için son derece toksiktir. Yine kireçle soyma ve kükürtlenme işlemlerinde kullanılan Hidrojen sülfür (H₂S) gibi gazlar insan ve çevre açısından son derece şiddetli ve kötü kokuya neden olup yine toksiktir.
Yine deri boyama işlemlerinden kaynaklanan çeşitli boyar maddeler, yağ giderici, çözücü ve çeşitli kimyasal maddeler ile yağ, protein ve diğer organik maddeler deri işleme sırasında atık suya karışmakta, deri işleme sürecinde çeşitli asit ve bazlar kullanıldığından atık suyun pH seviyesi değişmekte, kullanılan tuzlar (genellikle sodyum klorür) atık suda yüksek konsantrasyona neden olup karıştığı sucul ekosistem ve çevre bakımından son derece kötü koşullara neden olmaktadır.
Gerede çayı bu günlerde Adeta kanalizasyona dönmüştür.
GEREDE ÇAYI SİZİN İÇİN ÖNEMLİ OLMAYABİLİR AMA BİZİM İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIMAKTADIR.
ELİNİZİ VE PİSLİĞİNİZİ GEREDE ÇAYI ÜZERİNDEN ÇEKİN.
#GEREDEÇAYITEMİZAKSIN