Dinin temel direği, hedefi erdemli bir insan olmamızı sağlamaktır...

 Alçakça bir durumu içindeyiz.

Ama hiç kimse kral çıplak diyemiyor.

Ama, kral çıplak ...

Yönetenler halktan kopmuş, Sırça köşklerinde, haktan, dünyadan haberleri yok.

Güçlü olanın, haklı olduğu bir zulüm döneminin içindeyiz.

Adalet ha keza Adeta fetret devri yaşıyoruz. Feryatlar duyulmuyor.

Gözler kör, Kulaklar sağır, Diller lal, Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz? Dur, diyen yok.

 Kiralar keyfi ve acımasızca sürekli yükseliyor.

Fakirin, 2-3 lira olması gereken, en yaygın.ve geleneksel içeceği -çay- bile yerine göre 15- 100 TL aralığında.

Çaylar benden, dönemi çoktan unutuldu.

Bilmediğimiz, mağduriyetten gitmeye imkân, fırsat ve zaman bulamadığımız yerlerde belki de çok daha yüksek bir bedel, bir bardak çay parası …

Hey esnaflar …

Ne oluyor size böyle, Bir tas çorba, 70-80 lira.

Bazı yerlerde daha da yüksek, Nedir? Bunun maliyeti …

Bir tas çorbanın maliyeti, 10 lira bile değildir.

Bu en basit örnek.

Ey iyi ve vicdanlı esnaflar, sesiniz çıksın, harekete geçin

Doğru fiyatlarla halkın teveccühünü, duasını kazanın

Ve

Aranızdaki aşağılık fırsatçıları, haram kazanç, ahlı kazanç peşinde olanları eleyin.

 Ne o lan, her geçen gün kafanıza göre zam yapmak.

Ne o, meydanı boş mu buldunuz?

Kazanca evet te, fahiş ve acımasızca haram ve ahlı kazanca hayır!

Hiç mi utanmanız kalmadı?

Vicdanınızı yosun mu bağladı, taş mı kapladı?

İnsanları temel, hayati ihtiyaçları üzerinden sömürmek, imkansızlıklarını kazımak, ne zamandan beri esnaflık oldu?

He… Bu arada,

Halkla olması, halka dokunması, sosyal hizmetlere öncülük etmesi, halkın yanında durması gereken il ve yerel belediyelere ait tesislerde bile fiyatlar olması gerekenin çok üstünde.

Yapın kardeşim fakirin, emeklinin günlük içeceği, yiyeceği çaydı çorbaydı – 3-5 liraya.

Millet bir nefes alsın. Ne olur?

Ölmezsiniz. İflas etmezsiniz.

Siz tüccar mısınız? İnin halkın tepesinden,

Yaşamı kolaylaştırmaya çalışın. Dua alırsınız.

Hayırla yad edilirsiniz. Bu kadar mı zor?

Ivır zıvırlara servetler öderken…

Asıl ve asli mesuliyetiniz olan, halkın yanında durarak gönül alamıyor, hayatlarına kolaylık sağlayamıyor, renk katamıyor sanız?

Ne yapıyorsunuz milletin imkanlarını?

Yetmedi mi indira gandilik?

Doymadınız mı, doyamadınız mı?

Size ne demeli!

Bakın, Eğer, uygun ve hatta ucuz fiyat uygulamasını hayata geçirirseniz, yaygınlaştırırsanız – fiyatlar normalleşir, denge oluşur, piyasaya da rahatlar.

Zamcı fırsatçılar, hizaya gelir.

Halk derin bir oh! çeker, nefes alır.

 Tarım ülkesinde kilosu 8-10 lira olması gereken limon 80 -120 TL.

Tavuk, döner, köfte, kuru fasulye vs. tutturduğunuz rakama satıyorsunuz.

Yuh artık, yuhalar olsun, Adeta kim kimi nerde yakalarsa, Herkes tuttuğunu beceriyor Ve buna dur diyen, Müdahil olan yok.

Esnaf, zam üstüne zam yapmaya doyamıyor.

Ah alarak iş yaptığını, kazandığını sanıyor.

Nasılsa denetleyen yok, Meydan boş, Millet sahipsiz,

Sanayiye gidiyorsunuz, bir vidayı 200- 300 liraya sıkıyorlar!

Sanayideki motor ustası "aylık 150 bin lira kazanç elde etmezsem burada neye durayım" diyor.

Kazanma isteğini elbette kınamam, el emeğine saygı da duyarım.

Ama bu ülkede bir öğretmen, bir eğitici dahi 33 bin TL alırken sen kalkıp "150 bin kazanmazsam, burada niye durayım" demek ve bunun için mecburen işi size düşenleri, vicdansızca, acımasızca kazımak, kazıklamak ta ne demek,

Bu senin hakkın değildir…

Tamam serbest piyasa ekonomisi var.

Her dileyen dilediği fiyatı belirler, anladık da bunun da ahlaki, ticari, vicdani bir ölçüsü olmalı değil mi?

 Hem piyasa hem de gelir adaletsizliği iyice bozuk.

La bi kendimize gelelim, neler oluyor bizlere?

Tabii, kimse ne yapıyorsunuz diye hesap sormazsa, siz de böylece iyi küstahlaşır, zalimleşir, şımarırsınız.

 Evet enflasyon var, ama sizin yaptıklarınız iyi niyetten fırsatçılık boyutuna geçti!

Diyelim, enflasyon 100 de 100.

Peki sizin bu 100 de 500 – 1000’lik zamlarınız da neyin nesi, neyin kafası, neyin karı …

Bunlara müdahale edip, dur diyecek biri yok mu?

Yöneticilerimiz ne yapıyor, uyuyorlar mı?

Tabi, sanki tüm bunlar yetmiyormuş gibi son yıllarda yeni bir durum oluştu. “Ahlaksızlık … Kol geziyor.”

Halk, otoparklarla, muayenelere yapılan keyfi zamlarla, toplu ulaşım araçlarına uygulanan zamlarla, sonu gelmeyen adaletsiz uygulamalı vergilerle kesintisiz soyuluyor.

Apaçilerle dolup taştı ülke.

Sokaklarda araçlar, kıçı havada, burnu yere sürterek, abartılı yüksek, kulakları sağır eden bir sesle, argo anırtıları, müzik diye millete adeta zorla dinleten, krolar ülkesi olduk

Karakolun önünden geçiyorlar da ne gören var ne duyan.

Polisler ne iş görür, siz seyredeceksiniz de biz mi müdahil olacağız, anlayamadık.

Bu ne haldir. Bu hal değil, perişanlıktır.

Yalan, dolan, üçkağıt, sermaye olmuş, Üçkağıtçılık kurnazlık.

Bu nasıl bir akıl tutulması, bu nasıl bir ortam, Güven şöyle dursun, güvensizlik ilk şart olmuş.

Ne Müslüman Müslüman, ne bilmem ne insan.

Hayvanlardan bile daha aşağı derecelerde insanlık.

Güçlü olan vahşice eziyor, sömürüyor, köleleştiriyor,

Öldürüyor.

Rüşvet, kazancın kaymağı, İşin ehli işsiz, Ehliyetsizlere dayılı …Adamcılık revaçta!

Aile yok oluyor, zina, sıradan bir aşk hikayesi.

Aşk yok, gündelikçiler işbaşında, Oteller kerahane olmuş, cahiller allame olmuş, Alimler hasıraltı.

Katiller kutsanmış, İyiler çöp, Yağma hasanın böreği.

Bal tutan, parmak yalıyor.

Düşenin artık hiç dostu yok, dalkavuklar danışman,

Akrabalar müdür, kimsenin kimseye güveni yok.

Kardeş kardeşe düşman olmuş, Kardeşlik neydi sahi!

Akrabalık vardı bir zamanlar.

Yalnızlık, almış başını açık ara.

Cömertler aptal sayılıyor, cimriler sahnede.

Yardımlaşma tarihi bir masal.

Ve tefeci bankalar avuçlarını ovuyor …

Tek tek milleti kucaklarına düşürüyorlar

Bilgi yok, sorgulama yok, araştırma yok, vizyon yok!

Nitelikli insan, sanki müzelik.

Zombiler, modern, katiller kutsanmış, reziller sultan olmuş.!

Ülkenin insanları sokaklarda çaresizlikten zombi gibi geziyor, düşünceli, durgun, solgun, çökmüş, ümitsiz, avare, endişe ve korku içinde.

Gelecekte ne yapabileceklerini bilemeden, imkansızlıklar içinde, sahipsiz…

Artık normal bir çalışanın ev sahibi olması, bir otomobil satın alabilmesi neredeyse değil, kesin imkânsız.

Milleti ezen ezene, sömüren sömürene, kazıklayan kazıklayana …

Vicdansızlık, sevgisizlik iktidarını ilan etmiş

Şeker hastalarına kritik uyarı: “Ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz” Şeker hastalarına kritik uyarı: “Ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz”

Adalet, yardımlaşma, iyilik, sevgi, güven, birlik içi boş kelimeler olarak kalmış …

İnsanlık nereye koşuyor,

Bu ne lan!

Devlet bu duruma hemen, hiç vakit geçirmeden, bir saniye bile beklemeden ve tüm güç, imkân ve ciddiyetiyle müdahil olmalı.

Yöneticilerimiz nereye koşuyor?

Editör: Songül Karaca