İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salonda düzenlenen eğitimde ilk olarak Üniversite Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsüm Yaldız, “İklim değişikliği kapsamında yetiştirilebilecek tıbbi ve aromatik bitkiler ve yetiştirme teknikleri” konulu sunum yaptı.
İklim değişikliğinin birçok alan gibi özellikle tarım alanını olumsuz etkilediğini anlatan Yaldız, özetle “Çünkü tarımsal üretim için kullandığımız çevreye zararlı kimyasal girdiler, sera gazı salınımı ve doğal kaynakların verimsiz kullanımı gibi unsurlar iklim değişikliğine neden olmakta ve tarımı (bitkisel ve hayvansal üretimi) olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliğinin oluşturduğu kuraklık, yağış fazlalığı, iklim kayması gibi sebeplerle tarım doğrudan etkilenmektedir. Dolayısıyla karşılıklı bu etkileşimi göz önünde bulundurduğumuzda, iklim değişikliğine uyumlu ve çevreci tarımsal üretim ve besicilik yapmak zorunlu hale gelmiştir. Bunun için, çevre ve doğa dostu üretimi amaç ve ilke edinen iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamaları gibi uygulamaların hız kazanması gerekmektedir.” diye konuştu.
Fesleğen, rezene, adaçayı, kişniş, çörekotu ve benzeri bitkilerin, iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı koşullara uyum sağlayıp sağlayamadığını araştırdıkları çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Soru cevap bölümünün ardından Prof. Dr. Gülsüm Yaldız’a KATUM Müdürü Doç. Dr. Hikmet Yağlı Mavil tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.
“İklim değişikliğine karşı çözümleri ilk annelerimiz uygulayacaktır.”
Bolu İl Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’nde görev yapan Uzman Veteriner Hekim Dr. Adem Turan ise, “İklim değişikliğinin evimize yansımaları” konulu sunum yaptı.
İklimin, uyum sağlayamayacağımız kadar hızlı değiştiğini vurgulayan Dr. Turan, pandemi döneminde insanların evlerine kapanmasıyla doğanın ne kadar hızlı iyileşmeye başladığına hepimizin şahit olduğunu örneklerle hatırlattı; hayatımızda yapacağımız değişikliklerle bu sürece destek olabileceğimizi anlattı.
Mikroplastiklerin doğada ortaya çıkardığı zararlara değinen Turan, özetle “Kutuplardan okyanuslara kadar her yerde mikroplastikler var artık maalesef. Örneğin, giysilerimizde mikroplastik var. Çamaşır makinelerinden çıkan mikroplastiklerin atıklarla denizlere ulaştığı çalışmalarla tespit edildi. En büyük tehlike, bunları balıklar yiyor. Yavru balıklar doğal gıda olmasına rağmen, bu gıdaların yanında mikroplastik varsa önce bunları yiyor. Özellikle levrek ve çipura. Peki balıkları kim tüketiyor? Biz tüketiyoruz. Mikroplastikleri görmüyoruz, bunlar toz bir bulut gibi. Geçen yılın en kötü haberi buydu bence: ‘İnsan kanında ve anne sütünde mikroplastik tespit edildi.’ İklim değişikliği okuryazarlığını hepimizin evlerimize kadar getirmemiz ve uygulamamız lazım. Bu annelerimizin elinde çünkü Asya’dan bu yana anaerkil bir toplumuz biz aslında. Ne olursa olsun kadınlar mutlaka topluma şekil verir, onu şekillendirir.” dedi.
Gündelik hayatta kullandığımız 6 temel plastik olduğunu ve bunların yalnızca 3’ünün, 3 ya da en fazla 7 kez geri dönüştürülebildiğini kaydeden Turan, kağıt ürünlerde de aynı durumun söz konusu olduğunu anlattı; bu işlemi tamamlayan plastik ya da kağıt atıkların da artık kalıcı çöpe dönüştüğünü unutmamamız gerektiğini vurguladı.
Soru cevap bölümünün ardından Dr. Adem Turan’a Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Naciye Somuncu Demir tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.
Sunumların ardından Özşahin Tarım’dan Serdar Özşahin öncülüğünde topraksız tarım seraları gezisi gerçekleştirildi.