Bolu’da 100 şikayet ve istekten 96’sı çözüme kavuşuyor Bolu’da 100 şikayet ve istekten 96’sı çözüme kavuşuyor

Başkan Yardımcısı Alpaslan konuşmasında seçimlerden sonra nasıl bir ülke hayal ettiğini anlattı. Alpaslan konuşmasında ayrıca kim seçilirse seçilsin oturulan koltukların sahibinin halk olduğunu belirtti.

“MUTLAKA SANDIĞA GİDİN”

İYİ Partili Alpaslan konuşmasında şunları söyledi: “Hepimizin bildiği üzere, 14 Mayıs 2023 Pazar günü, ülkemiz için son derece önem arz eden, cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem milletvekili seçimleri yapılacaktır. Bütün siyasi partilerimize başarılar diliyor, seçimlerin ülkemiz, vatanımız, milletimiz ve şehrimiz için de hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bütün vatandaşlarımızın, vatandaşlık görevi gereği, sandıkta tercihlerini yapmak üzere oy kullanmalarını rica ediyorum. Mutlaka sandığa gidin, oyunuzu kullanın ve oyunuza sahip çıkın. Unutmayın ki; biz bir savaşa değil, demokrasinin gereği olarak, sadece ve sadece bir seçime gidiyoruz. Siyasi partiler, ülkenin seçmenlerini temsil eden, vatandaşların ülke yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları yapılardır. Asla devlet değillerdir, sadece hükümeti kurar, yönetir ve o an için görevi gereği devleti temsil eder. Devletle, hükümeti birbirine karıştırmayalım. Partilerin hepsi gelip geçici, yüce Türk devleti bakidir. Şeyh Edebali’nin de ifade ettiği üzere, ‘’ İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın‘’ sözü asla unutulmamalıdır.

“LİYAKAT SAHİBİ YÖNETİCİLERİN OTURDUĞU BİR ÜLKE HAYAL EDİYORUM”

Değerli arkadaşlar, peki hepimiz 15 Mayıs sabahından sonra nasıl bir ülke hayal ediyoruz? İnsanların ötekileştirilmediği, nefret ve hakaret dilinden uzak, saygı, sevgi ve hoşgörünün ön planda olduğu, din istismarcılığının yapılmadığı, insanların sokaklarında halaylar çektiği, horonlar teptiği, zeybek oynadığı, yüzlerinin güldüğü, kaos ortamından uzak bir ülke hayal ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği üzere, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ felsefesinden uzaklaşılmadan, dışarıda düşmanlarına korku, içeride halkına güven veren, Atatürk’ün, cumhuriyetin, laikliğin, inançların, düşünce ve ifade özgürlüğünün tartışılmadığı bir ülke hayal ediyorum. Yerli ve milli teknolojisiyle, tarımıyla, eğitimiyle, sağlık sistemiyle, güçlü ve kırılgan olmayan ekonomisiyle, çağın gerçeklerini yakalamış, hurafelerden uzak, boş vaatler peşinde koşmayan, halkın ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarını tespit edip, ona göre politikalar üreten, hızlı ve doğru karar verebilen, doğru koltuklara, yetkili ve etkin, liyakat sahibi yöneticilerin oturduğu bir ülke hayal ediyorum. Nisa suresi 58. ayette de buyurduğu üzere, ‘Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi emreder’ der. Ailelerin çocuklarının ihtiyaçlarına göre, her istediğini alabilecek ekonomik özgürlüğe sahip bireylerin oluşturduğu bir toplum hayal ediyorum. Çalışanının, emeklisinin, öğrencisinin barınma sorununu en az şekilde yaşayacağı, gençlerin, eğitimli insanlarının, doktorlarının, yurt dışına gitmek için fırsat kollamadığı, çocukların yatağa ve derse aç girmediği, ekmek kuyruklarının yaşanmadığı, mülteci sorunu diye bir sorunun kalmadığı bir ülke hayal ediyorum. Ülke ve vatandaşın güvenliğini tehdit etmediği sürece, saçma sapan yasakların olmadığı, hak, hukuk, adalet kavramlarının en önde yer aldığı, büyük bir vergi ve hukuk reformunun yapıldığı, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, milli benliğini ve milli şuurunu yakalamış, ümmet kafasından uzak, sabahları okullarında andımızın okutulduğu, öğrencilerine sabah ve öğle yemeklerinin ücretsiz verildiği bir ülke hayal ediyorum.

“LÜTUFMUŞ GİBİ SUNULMAMALIDIR”

Yeniden yerli malı haftasının ve milli bayramların eskisi gibi statlarda daha görkemli bir şekilde kutlandığı bir ülke hayal ediyorum. Topraklarından nimet fışkıran bir ülkede bazı tarım ürünlerinin yurt dışından ithal edilmediği, yerli ve milli hayvancılığın yeniden yapılandırıldığı, vatandaşlarının et ve et ürünlerini rahatça alabilecekleri bir fiyat politikası hayal ediyorum. Kadınlarının katledilmediği, çocuklarımızın ve kadınlarımızın huzur içinde sokaklarında dolaşabildiği, hava karardığı zaman evine rahatça gidip gelebileceği, güvenli, bir ülke hayal ediyorum. Ailelerin küçük hesaplar yapmak zorunda kalmadan, sinemaya, tiyatroya, çoluk çocuğuyla rahatça bir yemeğe, kafeye, pikniğe, tatile, gidebilecek ekonomik özgürlüğe sahip olduğu, çocuklarının eğitimini rahatça sağlayabildikleri bir ülke hayal ediyorum. Bir vatandaş olarak bunları istemek ne suçtur, ne yasaktır, ne de günahtır. Güzel ve kaliteli bir yaşam hayali talebi her vatandaşımızın, insan olarak en doğal hakkıdır ki; bu ülkenin insanları da bunu fazlasıyla hak etmektedir. Ancak bunlar idareciler tarafından da sanki bir lütufmuş gibi de sunulmamalıdır.

“ŞİMDİ DE, BUNDAN SONRA DA BURADA OLACAĞIZ”

Tabii ki ülkemiz jeolojik yapısı ve jeopolitik konumu itibariyle zor bir coğrafyadadır. Hepimiz bunun farkındayız. Ancak, o zaman siyasi irade de buna göre projeler hazırlamalı, buna göre politikalar üretmeli ve vatandaşın refah seviyesini yükseltmelidir. Sonuç olarak, kim seçilirse seçilsin, hangi parti kazanırsa kazansın, vatandaşı temsil ettiğini, seçilenlerin hesap verme zorunluluğu, seçenlerin de hesap sorma yetkisi olduğunu unutmasınlar. Oturulan koltukların sahibi halktır. Kazanan demokrasi olsun, ülke olsun, halk olsun. Hiç kimse merak etmesin, sonuç ne olursa olsun, bu bayrak da inmez, bu ezan da susmaz, T.C. de sonsuza dek payidar kalır. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkeziyle, Alevisi, Sünnisiyle biz büyük ve güçlü bir milletiz, 1000 yıldır bu topraklardayız, şimdi de, bundan sonra da burada olacağız.

Editör: Songül Karaca